
Adana'da Osmanlı Devleti'nden önce hüküm süren Ramazanoğulları 1517 yılında, Yavuz Sultan Selim döneminde, Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altına girmiştir. 1608 yılına kadar içişlerinde bağımsız olan Ramazanoğullarının Pir Mansur'un emirlikten ayrılmasından sonra, Osmanlı Devletine katılmıştır. Bu dönemde de Adana Osmanlı Devletine bağlı bir eyalet haline getirilmiştir.
Bağdat seferine çıkan 4. Murat 1638 yılında Adana'dan geçmiş ve Vakıf Sarayında misafir edilmiştir. Yeniçeri Ocaklarını belli bir idareye sokarak kısa bir süre İmparatorluğun duraklamasını önleyen Sultan Murat devrinde Adana’nın ekonomisi tekrar düzelmeye başlamıştır. Özellikle tarım alanında artan gelişme Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa ve oğulları zamanında daha da hızlanmıştır. Fakat Köprülü Paşaları izleyen tarihlerde İmparatorluktaki gerileme, Adana’yı de etkisi altına almakta gecikmemiştir. Adana Şer'i Mahkeme sicillerinden öğrenildiği kadarıyla 18. yüzyılın ortasında salgın hastalıklara bulunmuş ekonomik ve tarımsal faaliyetler tamamen çıkmaza girmiştir.
Tarım alanındaki gerileme ve buna karşılık devlete verilecek vergiler ve borçlar 1777–1786 yılları arasında karışıklıklara yol açmış, böylece devletin otoritesi zayıflamıştır. Böylece 1787 yılında Payaslı Küçük Alioğlu devlete karşı ayaklanmış ve 1793'de ise Toroğlu Alibey Tarsus çevresinden akıncılar gönderip Adana şehrini dört ay yönetimi altında tutmuştur.
Adana bir ara Osmanlı Devletine isyan eden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa tarafından işgal edilerek, 1833 yılında Kütahya Antlaşmasıyle Mısır’a verilmiştir. Fakat ilerleyen zamanlarda 1840 yılında Londra antlaşması ile tekrar Osmanlılar'a geçmiştir.
İbrahim Paşa tarıma önem vermiş, işçilerin aldıkları ücretleri ve sosyal yaşamlarını yeniden düzenlemiştir. Kıbrıs'tan buğday, arpa cinsleri ile Suriye ve Mısır'dan şekerkamışını Adana ya getirtmiştir. Gerileme devrinde yönetimde görülen aksaklıklar yüzünden 19. yüzyılın başından itibaren Çukurova'da yeniden yer yer derebeylerde artış gözlemlenmiş ve aralarındaki çatışmalar halkın huzurunu bozmuştur. Tarsus'da Kelağa Oğlu Mehmet Ağa, Karaisalı'da Menemenci Oğulları, Kozan'da Kozanoğulları, bölgesel derebeylik kurmuşlar ve Devleti tanımamışlardır.
Devrin padişahı Derviş ve Cevdet Paşaların emrindeki İslah Tümenini Çukurova'ya göndererek Ali Küçükoğulları ve Kozanoğullarının derebeyliklerine son vermiştir. 1865 Yılından itibaren göçebe aşiretlerin bir kısmı Ceyhan, Osmaniye, Bahçe ve Kadirli bölgelerine zorla yerleştirilmişlerdir. Yerleşmek istemeyenlerin bir kısmı Suriye'ye kadar gitmişlerdir. Çukurova'ya yerleşen halka Devlet parasız toprak ve fidan dağıtara bu kişilerin tarımla uğraşmalarını sağlamıştır.
II. Mahmut devrinde başlayan yenilik hareketleri 1839'da Sultan Abdülmecit'in Tanzimat Fermanından sonra daha da çok artmıştır. 1856 Paris Antlaşması ile başlayan batılaşma isteği Adana'da kendisini göstermiştir. Bu esnada bahsedilen isyanların bir kısmı bastırılmıştır.
Ancak, 1856 Paris Antlaşması kararları doğrultusunda dış devletlerden alınan borç para gerektiği gibi kullanılmamış ve bu yüzden Devlette ve Adana’da getirdiği rahatlama çok kısa sürmüştür. Sultan II. Abdülhamid alacaklı devletlerden borçlarının ertelenmesini istemek zorunda kalmıştır. 1877 Osmanlı Rus Savaşının giderleri de dayanılamıyacak kadar ağır olmuş, Devlete gereksiz borçlar yüklemiştir. Sonuç olarak 1881'de Dûyun-u Umumiye (Genel Borçlar) kanunu ile halk vergiden ve hükümet’de borçtan kurtulamamıştır.
Bu arada Batum, Kars, Ardahan ve daha sonra Rumeli ve Afrika'da birçok yer kaybedilmiş, bunun suçu zamanın hükümetine yüklenmiştir. Birçok yerin kaybedilmesinin sorumluluğunu zamanın aydınları Sultan II. Abdülhamid'in diktatörlüğüne bağlamaktaydılar. Edinilen bilgilere göre bu kişiler kendi aralarında partiler kurarak devlete muhalefet kurmaya başlamışlardır. Üniversite öğrencileri ve Avrupa'daki Jön Türkler çalışmalarını arttırarak Sultan Abdülhamid'e Meşrutiyeti uygulatmak istediler. 1876 yılında I. Meşrutiyeti kabul edip, daha sonra Meclisi de fesh ederek Mutlakiyet yönetimine dönülen II. Abdülhamid devrinde zamanın özgürlükçüleri (Jön Türkler) İstanbul'dan zorla uzaklaştırılmışlardır.
O dönemde ünlü şair Ziya Paşa Adana’ya vali olarak gönderilmiştir. Ziya Paşa Adana'da özellikle kültür alanında yenilikler, çalışmalar yapmıştır. Adana’ da da vefat etmiştir. Mezarı kendi adıyla anılan Ziyapaşa Parkında bulunmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu (1878) Berlin Kongresinden sonra hızla elindeki toprakları kaybetmeye başlamıştır. Yıllarca süren savaşlar, parasızlık ve çeşitli yokluklar içerisinde 20. Yüzyıla girilmiştir. Yemen savaşına katılan binlerce Adanalı geri dönemeyerek şehit olmuşlardır.
14 Temmuz. 1908 günü II. Meşrutiyetin ilanından bir yıl sonra 13 Nisan 1909'da Hıncak ve Taşnak Ermeni komitecileri yurdun bir çok illerinde olduğu gibi Adana'da da karışıklık çıkmıştır. 31 Mart olayının hemen ikinci günü yapılan Ermeni ayaklanmasına halk karşı çıkmıştır. Adana’da ki karışıklıklar diğer illerden daha politik hazırlanmıştır. Komiteciler 12. Yüzyılda Çukurova'da hüküm süren Kilikya Ermeni Krallığını yeniden hayata geçirme amacını güdüyorlardı. Bu bölgede bir iktidar istiyorlardı. Bunun için Avrupa Devletlerinin dikkatini çekebilecek bir çok yolu denemişlerdir. Fakat bunu başaramamışlardır. Adana Valisi Cemal Paşa duruma el koymuştur. Ermenilerin bir kısmı Devlet zoruyla Suriye taraflarına sürülmüşlerdir.
KAYNAKÇA: Tarih Boyunca Adana Ovasına Bir Bakış - Kasım ENER ,1973 Adana İl Yıllığı, adana.gov.tr, Dörtbinyıllık Öykü - T.C Adana Valiliği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder