30 Mart 2016 Çarşamba

Adana Arkeoloji Müzesi

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin en eski ilk on müzesinden biridir. Müzede özellikle Gözlükule, Yumuktepe, Sirkeli ve Misis kazılarında çıkarılan, Çukurova’nın zengin tarihine ışık tutan özgün eserler vardır. Adana kent merkezinde tespit edilen, geniş bir bahçe ve dört büyük salondan oluşan müzede prehistorik devirlerden günümüze çoğu eser sergilenmektedir

Adana Arkeoloji Müzesi'nde, Tarsus-Gözlükule, Mersin-Yümüktepe, Milis, Karatepe, Soğuksutepe vb. höyük ve iskân bölgelerinde oluşturular arkeolojik kazılarda çıkan yapıtlar ile Adana ve etrafından derlenen yapıtlar bulunmakta. Bunlar prehistorik (tarih evveli), Hitit, Asur, Fenike, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans devirlerine ait heykel, kitabe, lahit, stel, mimari parçalar gibi taş yapıtlar, pişmiş topraktan yapılmış çanak, çömlek, detaylı kaplar, silindirik ve magma mühürleri, madeni paralar ve başka arkeolojik buluntulardır. Müzede bunun dışında Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait islami yapıtlar ile, giyim kuşama, halk sanatlarına ve elişlerine, yörük çadırlarına ve yörüklerce sarfedilen eşyaya ait derlenmiş etnografya malzemesi de bulunur. Müzenin en kıymetli yapıtlari lahitlerdir. Bunlar arasında 3843 envanter sasenesi lahit, 1958'de Tarsus'ta bulundu ve Adana Arkeoloji Müzesi'ne taşındı. Lahitin uzun yüzlerinden birisinde Truva kahramanlarından Hektor'un ölüsünün fidye karşılığında kurtarılışı, sağda Kral Priamos'un Akhilleus'e yalvarışını, solda kralın arabasından inişini, arkada dragonları tasvir eden kabartmalar görmekteyizdir.Bu alana orijinal içerik yazılacaktır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder