31 Mart 2016 Perşembe

İlk Çağlarda Adana

Adana’nın tarihçesi 3.000 sene kadar evveline dayanmaktadır; bölümdeki arkeolojik belirtiler Paleolitik Çağ’a değin uzanan insan yerleşkelerini gün yüzüne çıkarmıştır. Arkeologların taş bir duvar ve bir kent merkezi buldukları Tepebağ Höyüğü Neolitik Çağ’da inşa edilmiştir ve Çukurova bölgesindeki en eski kent olarak düşünülmektedir. Adana adında bir yer Sümer destanlarından bir tanesi olan Gılgamış Destanı’nda söz edilmektedir; yalnız bu çalışmanın coğrafyası sözü geride bıraktığımız yerin yerini tespit etmek için çok muğlaktır.

Hattuşaş (Boğazkale)’de tespit edilen Hitit Kava anıtlarına göre Kizzuwatna, MÖ 1335 dhadiselerinda Hititlilerin koruması altında Adana’yı yöneten ilk krallıktı. Aynı vakitte kent Uru Adaniya ve sakinleri ise Danuna olarak anılırdı. MÖ 1191-1189’a rastlayan senelerde Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüyle başlayan batı kaynaklı akınlar ovanın kontrolünün birden fazla ufak çaplı krallıklara geçmesine sebep olmuştur, akabininde de Asurlular, MÖ 9. asır; Persler, MÖ 6. asırda MÖ 333’te Büyük İsknadir; Selevkoslar; Kilikya korsanları; Romalı devletadamı Pompey; ve Kilikya Ermeni Krallığı (Kilikya Krallığı) bölgenin kontrolünde söz sahibi olmuşlardır.

Adana’nın tarihçesi özü itibarıyla Tarsus’un tarihçesiyle bir bağlantısı bulunmaktadır; Seyhan Nehri’ne komşu olan bu İki kentin konumu ırmak doğrulusunda değiştirildiğinden bu kentler sık sık aynı şehir olarak anılır ve ismi de yüzyılların seyrine göre değişmiştir. Romalılar devresininde Adana’nın göreceli olarak az bir ehemmiyet arz etmekteydi ve bu sıralarda bölgenin metropolü konumunda Tarsus bulunuyorydı. Gnaeus Pompeius Magnus devrinde ise kent Kilikya korsanları için bir hapishane olarak kullanılmıştır. Birkaç asır sonra kentte doğuya giden Roma askeri yolu üstünde ulusal bir istasyon kurulmuştur. MS 395’te Roma İmparatorluğu’nun net çöküşünün sonrası bölge Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası durumuna gelmiş ve büyük ihtimalle Julianus’un hükümdarlığı saatinde ilerlemişti. Büyük köprülerin, yolların, hükümet binalarının, sulama ve fidanlıkların inşasıyla birlikte Adana ve Kilikya bölgenin en mühim ve gelişkin ticaret merkezi durumuna gelmiştir. Genellikle Kilikyalılar devrinde Ayas (günümüz adıyla Yumurtalık) ve Kozan (eski adıyla Sis) bölümdeki başka büyük kent ve idare merkezleriydi.

Seyhan ve Ceyhan ırmaklerinin deltasında verimli sulak arazide kurulu Adana’nın tarihi, coğrafi konumu sebebi ile M.Ö. 6000 senesinina dek uzanmaktadır. Adana, Antik Kilikya Bölgesi’nin en mühim kentlerinden birisidir. Hititler’den Osmanlı’ya, gelmiş geçmiş çoğu uygarlıklerin beşiğidir. Yaygın görüşe göre Adana, ismini Yunan mitolojisine göre Gök adetısı Uranus’un oğlu Adanus ‘dan almıştır. Fakat bu hususta diğer muhtelif görüşler de ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre Adana’ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk kez, Anadolu yarımadasının en köklü medeniyetlarından bir tanesi olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak tanınan M.Ö. 1650 senelere tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden Uru Adania yani Adana bölgesi olarak bahsedilmektedir. Bu hususta yalnızca bu tablet öneme alıncak olsa dahi Adana adının minimum3640 senelik bir geçmişi bulunmaktadır. Bir diğer rivayete göre eski çağlarda Seyhan nehri kenarlarının bol oranda snasihat ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince And ağacı olarak tanınması da şehire Adana adının verilmesinde tesirli olmuştur. Yine diğer bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına adetısı Adad (Tesup) isminin, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin meydana getirdiği Adana yöresine isim olarak verilmiş bulunduğuna indile getirilmektedir. Fenikeliler de bölgeye efendi manasına gelen tarım ve bitki adetısı Adonis’in ismini vermişlerdir.

Tarihi incelemelerden elde ettikleri verilere göre, Adana, Yontma Taş Devri’nden bu yana yerleşim yeri olmuştur. Kilikya’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri Tepebağ Höyüğü ilk çağlardan kalmadır. Höyükte rastlanan surlarla çevrili şehir çekirdeği burada Neolitik çağda yaşam sürdüren şehir devresine ışık tutmaktadır.

Kilikya yöresinde oluşturular arkeolojik incelemeler sonucunda on farklı medeniyet ile devlet, krallık, beylik ve padişahlık gibi çok detaylı siyasi güçlerin meydana çıktığı görülmüştür. Kilikya’yı egemenlikleri altına alan uygarlıkler şöyle sıralanabilir: Luvi Krallığı, Kizzuvatna Krallığı, Hitit Krallığı, Kue (Ove) Krallığı, geç Hitit Krallığı, Asur Krallığı, Syennesis Krallığı, Pers İmparatorluğu, Helenistik Dehemmiyet, Selevkos Krallığı, Otonom Dehemmiyet, Roma İmparatorluğu, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Ramazanoğlu Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu.

Orta Çağ’da da Adana eski ehemmiyetini korumaya devam etmiş, bu hal İpek Yolu’nun buradan geçmesiyle daha da artmıştır. Bu devrede buraya egemen olan medeniyetlar ise şunlardır: Doğu Roma İmparatorluğu devri (395 – 638), Selçuklular Devri (1071 – 1097). Bu devrede detaylı medeniyetlar Kilikya bölgesine egemen olmak için muhaberelar yapmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder